25 Şubat 2011 Cuma

Rena Bilgin Röportajı


Bir röportaj anketi açtık ve çeşitli şaibe söylemleri altında sen seçildin. O konuya sonra geleceğiz. Öncelikle klasiğimizi bozmayalım ve soralım; Kimsin sen?

O zaman ben direkt sorunu cevaplayarak başlıyorum, çünkü o mevzuya girecek olursak kolay kolay çıkamayacağız.

Yaşı sorulduğunda 22 mi 23 mü demesi gerektiğine henüz karar verememiş, konu hakkında daha net olabilmek için Temmuz’u iple çeken bir bireyim öncelikle. Koyu bir Galatasaray, yine aynı oranda koyu bir Barça taraftarıyım. Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmaya çalışıyor, bir yandan da iki farklı üniversitenin “Marka İletişimi” ve “Spor İletişimi” (ki buna oldukça aşinasınız, evet, bizim bölümden bahsediyorum) bölümlerini en başarılı şekilde tamamlamayı hedefliyorum. Çoğu insan; “Askerden mi kaçıyorsun” diye soruyor (ve sanırım burada “ehi” diye gülmemiz gerekmekte, o tepkiyi bekliyorlar hep), fakat benim tek amacım, spor medyasında güzel bir iş sahibi olabilmek. Tüm çabam da bundan.

Şöyle bir geçmişine baktığımızda bazı sunuculuk denemelerin gözümüze çarpıyor. Spor iletişimi seçme amacında kamera önünde olmak mı? Bize nasıl burada olduğundan bahseder misin?

Denedim, kabul. Çok çok keyifli bir iş olduğunu da düşünüyorum ve sunuculuğu başarılı bir şekilde yürüten isimlere büyük saygı duyduğumu da hazır yeri gelmişken belirtmek isterim. Ancak, sanılanın aksine, kamera önünde olmak istediğim şey değil kesinlikle. Kendime en uygun gördüğüm alan: program editörlüğü.

Nasıl burada olduğuma gelecek olursak, bir gün Eurosport’ta yayın akışı yazıyordum, saat baya geç olmuştu. Neredeyse ofisten çıkmak üzereydim ki Sencer “Hafta sonu Spor İletişimi’nin sınavı var, sen de gelsene, bak ben gidiyorum” dedi. Ben de önce nasıl olur bilemedim, bir heyecan, bir telaş havası... Fakat sonra, formumu doldurmama yardımcı oldu. Ücretimi ne şekilde yatıracağım konusunda beni bilgilendirdi, derken kendimi sınav salonunda buldum zaten. Arasını inan ben de hatırlamıyorum. Sadece Bağış Abi’ye, sınava nasıl hazırlanabilirim diye sorduğumu, onun da bana “Zaten 24 saat falan var, ama illa çalışacağım diyorsan Ntv Yayınları’nın Spor Kitabı’na bir göz atabilirsin” dediğini anımsıyorum. Bir de küçük bir itiraf: sonuçların açıklandığı gün ismimi ilk 50’de görünce evde hopladım, zıpladım baya. Baya mutlu olmuştum, net.

Ne zaman Rena Bilgin denilse akıllara ya elde telefonu ile twit atmakla meşgul bir kız ya da okulu hakkında hayıflanan bir öğrenci geliyor.Twitter’in günlük hayattaki yeri senin için nedir ?

Twitter’ın günlük hayatımdaki yeri büyük. “Ne yazık ki” demeli miyim bilemiyorum, çünkü ben keyif alıyorum. Akıllara öyle gelmem hoş değil tabii ki. Fakat seviyorum mereti. Yazmayı seviyorum özetle aslında. 140 karakterle sınırlanmışım, ya da sınırlanmamışım, fark etmiyor. Aklıma gelen şeyleri hemen paylaşmak hoşuma gidiyor. Dilerim takipçiler de memnunlardır durumdan. J

Okul konusuna ise pek girmek istemiyorum. 2004 girişliyim, hala çıkamadım. Gerçi arada tamamen kontrolüm dışında yaşanmış kayıplar var. Dolayısıyla, başarısızlık olarak görmüyorum durumu. Sadece artık bitsin, aradan çıksın, ben de iş kadını olayım istiyorum. J

Galatasaraylı oluş hikayeni anlatır mısın bize?

Net olarak hatırlayamadığım, fakat annemle babamın bana anlattığı iki hikaye var öncelikle. Onlarla başlayayım: İlki şöyle; babam ben doğduğum senelerde oldukça fanatik bir futbolsevermiş. Galatasaray’a tapar, ben daha oturmayı bilmezken, sarı-kırmızı kıyafetlere, atkılara, berelere sarıp sarmalar, ekranın karşısına oturturmuş beni. İşlemiş demek ki kanıma diye düşünüyorum. İkincisi ise şöyle; henüz 3-4 aylık olduğum dönemde, Tanju Çolak bizim apartmanda, üst katımızda Hülya Avşar ile basılmış. İkilinin bizim apartmana girdiğini gören basın mensupları, hangi dairede olduklarını kestiremediklerinden kendilerini basmak için daire daire tüm zilleri çalıyorlarmış. Bizim zili çaldıklarında annem kucağında benimle kapıyı açmış ve kameranın flaşı gözümde patlamış: “Tanju Bey?!”

Sonrası ise tamamen bana ait. Çünkü babam sonraki yıllarda, fanatik olmak bir yana, futboldan nefret eden, salonda bana maç izletmeyen, beni Şampiyonlar Ligi finallerini bile odamda, minicik televizyonda izlemeye mahkum eden değişik bir adam oldu. Ben de tek başıma büyüttüm Galatasaray ve futbol sevdasını içimde. Ama yakılan o ilk ateş yeterli olmuş diyebilirim.

Kızların (kadınların) futbolla ilgilenmesi genele baktığımız zaman pek hoş karşılaşılan bir durum değil. Ancak senin bu konuyla ilgin bir hayli fazla. Gerçi genellikle işin magazin boyutunda olduğun yönünde eleştiriler de mevcut. Peki sen kendini işin ne kadar içinde ve neresinde düşünüyorsun?

Neden hoş karşılanmadığını anlamıyorum. Fakat, ne yazık ki somut örneklerle de gördüm bunu. Sami Yen’de iki kere polisten dayak yedim ve hala o iki vakanın da “içkisini içip stada maç izlemeye gelen kadın” modelinin ülkemizde hoş karşılanmayışından olduğunu savunuyorum. Geçen gün de, aynı şekilde, bir polis TT Arena’da, kendisine sadece “buradan geçebilir miyim” diye sorduğum için üzerime yürüdü mesela amaçsızca. Onlar beni anlamayabilirler, sizler işin magazin boyutunda olduğumu düşünebilirsiniz. Ama pek çoğunuz beni henüz bir derbi gününde veya önemli bir Avrupa maçı öncesinde veya sonrasında görmediniz. Benimle oturup La Liga maçları seyretmediniz. Doğrudur, birkaç adamla aynı ortamda çılgınca futbol konuşamayabilirim (ki genellikle aksi oluyor, ama mütevazı olmak iyidir J), ama sevgi değil, aşk değil, bambaşka bir şey bu...

Ali Sami Yen yıkılırken neler hissettin, seni yıkacak dozerin… ruh halinde olduğunu tahmin ediyoruz?

Uzun bir süre o besteyle kavrulduğumuz doğrudur. Bir ara, tam uyumak üzereyken, gözümü sabahları açtığımda, günün alakasız bir anında söylemeye başlıyordum besteyi. Fakat “Seni yıkacak dozerin” ruh halinden ziyade “Ali Sami Yen Stadı, hayatımın tam ortası, nice şampiyonlukların, zaferlerin mekanı. Her köşende bir anım var, hüzünlerle mutluluklar, gözümde yaş kalbimde sızı, zaman ayrılık zamanı” ruh halindeydim. Bu yeterli olur sanırım.

Bize gelen sorular arasında en enteresanı şuydu herhalde; Rena, neden pembe ?

Çok güzel soru, teşekkür ediyorum. Annem hep “seni erkek doğurmalıymışım” der. Çok çabuk sinirlenirim, günü gelir saçma sapan bir kavganın ortasında bulurum kendimi, vururum, kırarım. Futbol aşkımdan zaten bahsettik. Topuklu ayakkabı giymekten pek haz etmem, olabildiğince kaçarım. Elbisem, herhalde anca 3-5 tane vardır. Alışveriş yapmaya pek bayılmam, yorulurum. Zilyonlarca Barbie bebeğim olmadı, trenlerim vardı. Ama en sevdiğin renk denince: pembe. Gri de var tabii ki. Fakat aldığım her şeyde, eğer seçenekler dahilindeyse pembe olanı seçiyorum. “Neden” sorusuna inanın ben de bir yanıt bulamıyorum.

Bir de tabi ki röportaj anketine karıştırdığın iddia edilen yolsuzluk var. En yakın rakibine –ki kendisi Bağış Erten olur- attığın büyük fark ve listede Barış Gerçeker gibi hangi takımı tuttuğuna henüz kanaat getirilmemiş bir isimle, kendisi ünlü olmasa da ismi sayesinde ünlü Hazal Kaya varken sen birinci oldun. İddialar karşısında kendini uzun uzun savunman için bundan iyi bir fırsat bulamayacağını sende açıkladın daha önce. Evet söz sende?

Özellikle Kubilay Bey’e gelsin o zaman bu yanıt, zira kendisi bir türlü kabul edemedi halk tarafından ne kadar sevildiğimi. J Efendim, ben huzurlarınızda, işin iç yüzünü anlatıp, akıllardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmak istiyorum sadece. Şöyle ki, zaten sistem aynı bilgisayardan 2 oy vermemizi mümkün kılmıyordu, dolayısıyla ortada şike olmadığı aşikar. Tek yaptığım, arkadaşlarımı ve halkı durum hakkında bilgilendirmekti. Sağolsunlar, sevmişler, saymışlar, duyurumu kale almışlar, oylarını esirgememişler. Fakat hakkımda çıkarılan “bedava kömür dağıttı” vb. açıklamalar kesinlikle asılsızdır. Oy verenlere sorunuz.

Şunu da belirtmek isterim ki, Bağış Abi’nin aynı duyuruyu yapmamış olmasının ekmeğini yiyorum bugün, şu anda. Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki, tek bir paylaşımıyla, ezilir, geçilirdim. Bir toz zerreciği gibi kalırdı oylamadaki yüzdem. J

Tekrar dönecek olursak futbola, bir Galatasaraylı olarak ne kadar mutlusun takımdan? Daha doğrusu mutlu musun?

Galatasaraylı olduğum için mutluyum. Bir gün bile pişman olmadım. Aksine her gün bir kez daha şükrediyorum Galatasaraylı olduğum için. Çocukken çikolataya, jelibona, aklım başıma geldiğinden bu yana da hiçbir şeye kanmadım başka bir takımın taraftarı olmam konusundaki baskılara. Takımın durumu ne yazık ki hiç iç açıcı değil son zamanlarda. Fakat Galatasaraylı olmadım, doğdum. Böyle de öleceğim. Onun için: “Başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter” diyerek son noktayı koymak istiyorum.

Sarı kırmızı forma ile görmek istediğin futbolcular var mı?

Sanırım, en çok David Villa’yı görmek isterim. Daha doğrusu o günleri görmeyi çok isterim. J

Kesin ve net soruyorum; Hagi gitsin mi?

Hagi yardımcı teknik direktör olsun. Teknik direktörlüğe başka bir isim getirilsin.

Neden?

Çünkü bu soru direkt bana soruldu, ve takıma duyduğum sevgi dolayısıyla, bazen ne yazık ki pek objektif bakamıyorum olaylara. Ama 2000’de, henüz daha minicikken, belki de aşka dair ilk en içten göz yaşlarımı onun sayesinde döktüm. Bu sebeple, Hagi’nin ömrü yettikçe bu takımın bir parçası olarak kalmasını istiyorum. Hak ediyor bunu. Futbolun, klübe bağlılığın, birkaç başarıya karşı duyulan aşk olması hoşuma gitmiyor. Vefa ve gerçek sevgi de lazım.

Tenisten de bahsetmek gerekli sanırım. Nadal’cı olduğun herkes tarafından biliniyor. Federer senin için ne ifade ediyor diye ters köşe bir soru soralım?

Ters köşe bir soru olarak görmüyorum bunu. Federer, aklı başında her tenissever tarafından başarısı takdir edilen bir oyuncu. Ben de (burada ukala olacağım biraz, fakat) kendimi “aklı başında bir tenissever” olarak görüyorum. J Evet, aleni bir şekilde söylüyorum zaten. “Vamos Rafa” diye bağırırım ben, delirir, çıldırırım. Ama Fedex’e de sonsuz bir saygı duyarım. Her ne kadar fanatik bir Rafael Nadal taraftarı olsam da, rahmetli babacığımın en sevdiği tenisçi olarak Roger Federer’in yeri de ayrıdır bende.

Nadal-Federer, Real Madrid-Barcelona. İki büyük İspanya çekişmesinde ikisinde de bir tarafsın. Barcelona’ya ne zamandır sempati duyuyorsun?

Nadal-Federer’e İspanya çekişmesi diyemeyiz bence. Nadal, İspanya adına kortlarda zaten zaten. İsviçre’ye karşı oynamış oluyor. Ki İsviçre’yi destekliyor olmak için de bir sebep göremiyorum. Hele ki fanatik bir İspanya taraftarı ve aşığı olarak. Bir sır vereceğim, ama futbolda favori milli takımım da İspanya’dır. Çok eleştiriliyorum genellikle bu konuda, ama ilktir, Türkiye’den öncedir İspanya futbolda benim için.

Barcelona’yı özellikle lise yıllarımdan bu yana destekliyorum sıkı bir şekilde. Fakat lise yıllarından önce de, Avrupa’dan bir takım seç dendiğinde her zaman Barcelona demişimdir. Eminim. PES veya FIFA oynadığımda, her zaman Barcelona’yla oynarım mesela kendimi bildim bileli. Milli bir turnuva yapılıyorsa da İspanya’yla.

Philip Cocu, Kluivert, Sergi, Luis Enrique, Geovanni, Overmars, Petit gibi isimlerin formasını giydiği Barcelona senin için bir şey ifade ediyor mu?

Barcelona taraftarlığımın bu boyutlara geldiği dönemin adamlarını listelemişsin ama bana. Bu adamlar, Barcelona aşığı olmamı sağlamış, futbola olan aşkımı derinleştirmiş adamlar işte. Ve çoğu Barça’da 2004’e, yani benim üniversiteye girdiğim seneye kadar top koşturmuş isimler. O kadar çok şey ifade ediyor ki yani bu isimler bana. İsimlerini bir arada görünce kalbim bir farklı atıyor, öyle diyeyim.

Hiç düşünmeden; Barcelona kaç yılında kuruldu ve kurucu kimdi ?

1899’da kurulduğunu söyleyebilirim. Rahatlıkla. Fakat hile yapmak istemediğim için, kurucusunun ismini hatırlamadığımı itiraf edeceğim. Ancak, ismini hatırlamadığım o kişinin liderliğinde, İngiliz, İsviçreli ve İspanyol futbolculardan oluşan bir grup tarafından kurulduğunu anımsıyorum hafızam beni yanıltmıyorsa.

Neden renkleri Mavi-Bordo?

Sanırım, klübün kuruluşunda bulunan İsviçreli futbolcular ve o vasıta ile Basel ile bir alakası var. Emin değilim, ancak bir keresinde böyle bir şeyler konuşulduğunu hatırlıyorum. Hatta, ben her Federer maçında, kenardaki Basel formalı Fedex taraftarlarını gördüğümde takılırım, aklıma Barça gelir, boğulur giderim düşüncelerde. J

Tekrar tenise dönelim ve işi magazinleştirelim. Xisca Perello hakkında neler düşündüğünde okuyucularımız tarafından merak edilen bir konu?

Pek tabii ki kendisine bayılmıyorum. Ancak, iyi ki var, ki sayesinde Nadal o kadar mutlu. En azından öyle görünüyor basına yansıyan her karede. Rafa’yı mutlu eden bir şeyin karşısında durmam asla. Fakat tabii ki, turnuvalarda kameralar her kendisine döndüğünde, Nadal’ın annesiyle tatlı sohbetini görüp “Ah canım, şimdi senin yerinde olmak vardı” diye geçiriyorumdur muhakkak aklımdan, yalan olmasın. J

Aynı şeyleri Sheree Murphy içinde hissediyor musun?

Bu daha zor bir soru aslında. Kewell gözüme Nadal kadar mutlu görünmüyor, bir de adam yanı başımızda hani, sorun o. Yoksa, bana ne?! :p Şaka bir yana, doğru noktalardan yakalamışsın şu son iki soruda, Harry Kewell’dan daha büyük bir aşkım yok futbolda. Kabul ediyorum. İnkar etmeyeceğim. Hatta Nadal’dan bile önde gelir bende, itiraflara bir yenisini ekleyelim.. J

Peki Demet Akalın desek?

O kimleydi yahu? Bizim Ufuk Ceylan’la mı? Twitter’da öyle bir muhabbet döndüğünü anımsıyorum. Fakat sen beni Dicle’yle karıştırmışsın. Ufuk Ceylan dedin mi, ben değilim doğru adres. Hatta ben, aksine çok kötü şeyler söyleyebilirim onun hakkında. Ama keyifli keyifli sohbet ediyoruz şurada, tadımız kaçmasın. J

Shakira?

Twitter’dan bu konudaki görüşümü çok açık ve net şekilde belirtmiştim aslında. Pique’yi severim, evet. Fakat ilişkisi beni ilgilendirmez, ne de olsa bir Kewell değil. J Şaka bir yana, o ilişkide Shakira’nın Pique’den yaşça baya büyük olması benim dikkatimi çeken. Gerçi, günümüz modası oldu bu durum resmen (bu nokrada Sheree’nin de, Harry’den birkaç yaş büyük olduğuna dikkat çekmek isterim hatta). Onun için mutluluklar dileyeyim ben sadece. Hem fena mı oldu, Shakira geldi Ibrahimoviç unutuldu. J

Neden yurtdışına çıktın?

Hangi çıkışımdan bahsettiğimizi tam olarak kestirememiş olmakla beraber, 3 sene Makedonya’da yaşamış olmamdan bahsediyor olabileceğimizi varsaydım bir an. O dönemde (1998) ailem çok yoğun bir şekilde çalışmaktan (reklam ajansları vardı) yorulmuşlardı ve sakin bir yerlere kaçıp, birkaç sene sadece benimle ilgilenmek ve kafa dinlemek istediklerini söylediler ve gittik, yaşadık, döndük. J

Eğer son Finlandiya ziyaretimden bahsediyorsak da; annemin üyesi olduğu uluslararası bir eğitimciler birliğinin senelik toplantısı içindi. Hatta bu sene, aynı senelik toplantıyı annem ve benim liderliğimde İstanbul’da gerçekleştireceğiz. Hepinizi bekleriz. J

Hangi ülkelerde bulundun peki?

Makedonya, Finlandiya, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya ve Yunanistan’da.

Alman Dili ve Edebiyatı okuyorsun sanırım. Neden bu bölüm seçildi?

Makedonya’da Amerikan okulunda okudum. Türkiye’ye döndüğümüzde yarım sene içerisinde liseye başladım. Lisede ilk senem o bocalamayla geçti. Lise 1 sonunda da en iyi dersim İngilizce olduğu için, Yabancı Dil seçtim alan seçimleri esnasında. Lise bittiğinde YDS’ye girdim. Sonuçlar geldiğinde, yani tercih aşamasında annem ve babam “Zaten İngilizce biliyorsun, yeni bir dile yönel bizce” dediler. Kafama yattı. İzmir’de kalmak istiyordum o dönemde. Onun için sadece Alman Dili ve Edebiyatı ve Fransızca Öğretmenliği seçeneklerim vardı. Öğretmen olmak istemediğimden emin olduğum için, Alman Dili ve Edebiyatı’nda karar kıldım ben de. J

Şimdi de spor iletişimi? Hedef nedir?

Hedef, röportajın en başında da belirttiğim üzere program editörü olmak. Hayırlısıyla. J

Daha önce röportaj yaptığımız Dicle Bağcı gibi sen de Eurosport stajyerisin. Nasıl bir ortam bize anlatır mısın? Artıları ve eksileri neler?

O web sitesinde, ben kanaldaydım. Ortamlar biraz farklı sanırım. Gerçi çok istiyor olmama rağmen hala ziyaret edemedim web ofisini. Varsayımsal konuşuyorum yani. J Bu arada, evet, “kanaldaydım”. Yani uzun süredir devam edemiyorum ne yazık ki staja. Şu okul, derslere gitmeden bitmiyor da zaten. Onun için, kendime yaptığım son plan-programda seneye diplomayı almış olmayı ve ondan sonra, artık staj değil, kalıcı bir iş arayışına girmeyi hedef koydum kendime.

Orada kalıcı olmak gibi bir amacın var mı?

Belirttiğim gibi, şu anda orada değilim zaten. Fakat ileride bir gün Bağış Abi “Rena, koş sana şöyle bir iş ayarladım burada” derse, emin ol, koşa koşa giderim. Hayatımın en keyifli zamanlarından bazılarını geçirdim o ofiste. Özetle, amaç demeyelim ama her zaman o istek var. J

Bunda şansın olduğunu düşünüyor musun?

Zaman neler getirir hiç bilemiyorum ki. Ama şansım olabileceğine inanıyorum. Umalım hakkımda hayırlısı olsun. J

Spor iletişimine dönersek eğer, yine klasik sorularımızdandır sınıftaki ortamı nasıl buldun?

İlk başlarda kopuktuk birbirimizden. Fakat, siz ne kadar beni eleştirseniz de, Twitter resmen sınıfı bir araya topladı, ekip olduk. Dersler dışında da sık sık birbirimizden haber alır, bazı planlar, programlar yapmaya çalışır olduk. Ben çok keyif alıyorum hafta sonlarımı o ortamda geçirmekten. “İyi ki yapmışım” dediğim şeylerden birisi oldu burada olmak benim için şüphesiz. Bizden sonraki nesillere de tavsiye ederim, kaçmaz! J

İlerisi için tahminin olan isimler var mı peki? Medya’da veyahut spor iletişimi içerisinde yer alacak ve ileride “bu benim arkadaşım” deyip hava atacağını düşündüğün isimler?

Hava atmam yahu. Mutlu olurum sadece başarılı olduklarını gördüğüm için. Ki, hava atmak gibi olmasın, önceki dönemler alınmasınlar ama, gelmiş geçmiş en harika dönemiz resmen. :p Onun için, eminim çok başarılı isimler çıkacak aramızdan. Politik bir cevap gibi durdu, biliyorum, ama gerçekten değil. Bu arada, geçen dönemden “Ben bunu tanıyorum” diye hava attığım Atilla var, o sayılır mı? J

Senin için en güzel ders ya da dersler nelerdi?

Diğer dersler kötüydü diye demiyorum asla, fakat kendi adıma en faydalı bulduğum dersler Barış Kuyucu ve Uğur Yıldırım’ın dersleri oldu. Mehmet Demirkol ve Okay Karacan’ın dersleri de en eğlenceli, stand-up havasının eksik olmadığı derslerdi. Top 4 listem budur. J

Yine klasiklerimizden tek kelime cevapları;

Öncelikle belirteyim, asla tek kelimeye sığdıramam ben bunları. “Tek cümle”de anlaşalım, edebiyatçı torpili olsun o da bana.

Kuaför: Evim gibi oldu bu aralar.

Blackberry: Onsuz olmaz, denedim olmuyor.

Adana Demirspor: Atkı. (Tek kelime yeterli olacaktır mesajı almanda.)

Telefondan mail atmak: Mecbur kalmadıkça tercih etmediğim bir eylem.

Lahmacun: Bayılmam, varsa yerim.

Göztepe Kampüs: Haftada beş günüm, en az yirmi saatim.

Köpek: Tia’m.

Almanca: #ichhassedeutschesprache J

24 Şubat 2011 Perşembe

Büyük Röportaj; Sizin Sorularınızla !

Röportaj yapma teklifi için yanına gittiğimiz Rena Bilgin, özgür basına gider yaparken...

Hiçbir sebep olmadan ara verdiğimiz röportaj serimize elimizde olmayan nedenlerden dolayı tekrar başlıyoruz.Açtığımız anket sonucunda röportaj yapılacak ismi belirlemeyi düşündük.Ankette artık Allah'ın ne hikmeti ise Rena Bilgin ismi açık ara önde giderek yakın rakibi Bağış Erten (ki kendisini ünlü şapka markası Barbisio' nun reklam yüzü olarak da tanırsınız) ismi bile bu farka engel olamadı.Ne yapalım tebrikler.Allahtan röportaj yapma konusunda sıkıntısı olmayan bir isim, soru sorulmak üzere malzemesi çok.Kısa bir süre içerisinde tahmini 24-48 saat ya da en kötü 1-2 gün içerisinde burada olur.Olmazsa da telaşlanmayın ertesi güne sarkmıştır.

Bu sefer farklı bir yol belirliyoruz, röportajı sizin sorularınızla gerçekleştireceğiz.Sorularınızı bu postun altına yorum olarak atın, onay vermeden okuyup not edeceğiz ve kendisine soracağız.Eğer onay verirsek buradan görür ve cevaplarını hazırlar.İşte bu kadar zekiyiz biz ne sandınız.Tamam şimdi uzatmayın ve sorularınızı bekliyoruz.Ari ve Derci sevgili blog severler.

20 Şubat 2011 Pazar

Barack Obama'dan Mesaj Var


Evet, bugün blogu açmamla gördüğüm yorum karşısında elim ayağımın titremesi, ufak çaplı bir kriz geçirmem, sandalyemden düşüp,bomontimi ekrana püskürtmem bir oldu.Tanrı onu korusun Amerikan Başkanı sn. Barrack Obama Batuhan Karcı ile yaptığımız röportaj postuna bıraktığı yorum ile hem bizleri onurlandırmış hem de kırmızı hattan arama yapmayıp bu yolu seçerek ne kadar mütevazı ve siyahi bir insan olduğunu göstermiş oldu.Kendisinin bu görüşünü en yakın zamanda ilgili kişiye ileteceğimi ve umarım blogumuza özgürlük getirmeden bunun gerçekleşmesini sağlayacağımı garanti ederim.İn Serhat Uluren We Trust !

17 Şubat 2011 Perşembe

Batuhan Karcı Röportajı


Röportaja hemen kalıplaşmış sorumuz ile başlıyoruz “kimdir Batuhan Karcı ?”

Batuhan Karcı, 5 yaşında odasındaki koltuğa şut çekmeye başladığından beri spora ilgi duyan, aynı zamanda da bir şekilde Koç Üniversitesi’nde üniversite eğitimine başlayan bir zat-ı muhteremdir. Mümkün olsa günün 24 saatini futbol/basket oynayarak geçirmek ister, ancak bunun imkansız olduğunu bildiği için haftada 2 maç yapmakla beraber maçları izlemek ve konuşmakla yetinir. Rahattır, çoğu şeyi umursamaz. Küçüklüğünden beri Türkçe/İngilizce maç anlatan bu kişinin hayali spor spikeri olmaktır, ama olmazsa da canı sağolsundur.

Herkesin merak ettiği bu yaş konusuna gelelim.Özellikle Serkan’ın eskiye olan özlemi ve “bizim zamanımızda” havaları nedeniyle üzerine çok gelindiğini düşünüyor musun?

Yaş konusunda üzerime gelindiğini düşünmüyorum(Gelinse de sorun etmem zaten), zaten Serkan’ın yaşadığı/gördüğü çoğu şeyi ben de görmüşüm bir şekildeJ Çevremle çok erken yaşta ilgilenmeye başlayınca büyüklerimle olan arayı biraz kapattım gibime geliyor.

Dicle ile yaptığımız röportajda bildiğin gibi seni hedef göstermişti ve sende cevap hakkını bu röportaja saklamıştın şimdi neler söylemek istersin ona?

Dicle doğru bir noktaya parmak bastı aslında, ancak ikidir beni hedef göstermesine rağmen yaş konusunda kendisiyle uğraşılmaya devam edildiğini düşünürsek sanırsam Dicle’yle uğraşmayı seviyorlar J

Juventus taraftarı olduğun biliniyor.Şike olayları ve küme düşürülmesi sonrası takımından utandın mı ?

Utandım, zaten Calciopoli’nin cezasını da fazlasıyla çekiyoruz şu anda. Takımın şu anki durumunu şikeden dolayı gelen karmaya yorumlamıyorum tabii, tamamen yanlış yapılanma sonucu bu durumdayız.

Futboldan ziyade basketbolla daha çok ilgilisin. NBA’ de favorin kim?

Favori takım mı şampiyonluk favorisi mi anlayamadım, ancak şampiyonluk şansını sorduğuna göre favori takımımdır diye düşünüyorum. 8 senedir Utah Jazz’i destekliyorum, NBA şampiyonluğu için favorim ise sağlıklı bir Boston Celtics.

Şampiyonluk için bir şansları olduğunu düşünüyor musun?

Jazz’in ligde sonuncu olma şansı daha yüksek.

Futbol ve basketbol dışında Batuhan hangi sporlarla ilgilenir peki?

Çocukken futbolla beraber en sevdiğim spor buz hokeyiydi, ancak Türkiye’de oynayabilme imkanı bulamayınca 12-13 yaşlarında alakamı kestim. Onun dışında voleybol(Türkiye Ligi sadece, özellikle Fenerbahçe) ve tenisi düzenli olarak takip ederim, aynı zamanda televizyonda yayınlanan herhangi bir sporu izleyebilirim.

Hiç lisanslı sporculuk yaptın mı herhangi bir kulüpte?

9-14 yaşlarımda aşırı kiloluydum(İlkokulu 1,62 boy 90 kiloyla bitirdim). 2007 yazında her gün basket oynayarak 12 kilo verip 10 cm uzayınca vücut durumu olarak normale döndüm, ancak bir kulübe girmek için çok geçti.


Bir diğer klasik sorumuz da bu programla ilgili.Neden spor iletişimi ve programa katılma sürecin nasıldı ?

Programa girme sebebim spiker olma hayalimle ilgili bir adım atmaktı. Geçen sene bir arkadaşım bana bu programdan bahsetmişti, ancak ÖSS senem olduğu için katılamamıştım. Biraz araştırdıktan sonra 2 tane sertifika programı buldum. Biri Arel Üniversitesi’nde Star-Kanal D spor ekibinin önderliğindeki Spor Spikerliği ve Yayıncılığı Sertifika Programı’ydı, diğeri ise malumunuz. Aslında istediğim işi düşününce diğerine gitmem daha mantıklı duruyor, ancak ders veren isimleri hesaba katınca ilk olarak bu programa katılmam gerektiğini düşündüm.

Peki spor medyası mı hedefin yoksa profesyonel yöneticilik boşluğunu doldurmak amacıyla mı çıktın bu yola ?

Tek bir hedefim var, o da spor spikeri olmak. Ancak Fuat Akdağ’ın beni cepten arayıp “Batu’cuğum akşamki Cleveland maçını anlatsana” demeyeceğini bildiğim için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Profesyonel yöneticiliği hiç düşünmedim, ancak günün birinde fırsat çıkarsa hayır demem.

Sınıftaki ortamı nasıl buluyorsun.Beklediğin kafanda kurduğun gibi mi yoksa düşündüğünden daha farklı şeyler gördün mü?

Sınıftaki ortam güzel, insanlarla muhabbete pek fazla girmemiş olsam bile çevremde spor konuşulması hoş bir şey bana göre. Düşündüğümden tek farklı olan şey Berk Üstün aslındaJ Kendisi okuyorsa yanlış anlamasın, soru sormak ve anlatıcıdan daha fazla şey almaya çalışmak çok güzel, sadece derslerde bu kadar aktif olacak bir kişi beklemiyordum.

Şu ana kadar bir çok ders geçildi ve özellikle medya dünyasından tanıdığımız bir çok ismi yakından tanıma fırsatı edindik.İçlerinden hangisi seni olumlu yönde etkiledi , gerçekten bu işi yapma aşamasında itici bir güç oldu ?

Bir tek Barış Kuyucu mesleğe olumlu bir bakış açısı sağladı, ancak kimse bir itici güç olmadı.

Peki tam tersini sorarsak, “nereden düştük buraya?” dediğin bir isim oldu mu? Yani anlattıkları ile ve tecrübeleri ile bu sektörün pekte görüldüğü gibi olmadığını , acaba hiç başlamayıp uğraşmasam mı dedirten isimler ?

Ben programa kayıt olmadan önce NTVSpor’a gidip Murat Kosova-Kaan Kural-İsmail Şenol üçlüsüyle görüşebilme şansını elde etmiştim spikerlik konusunda. İsmail Şenol pozitifti, ancak Kosova-Kural ikilisi işin her türlü olumsuz yönlerini söylediler sağolsunlar. Şansımın az olduğunu programa başlamadan biliyordum, şimdi ise loto tutturma olasılığına kadar düştüğünü düşünüyorum.


Azılı bir FM ve CM oyuncusu olduğun belli. Serinin hangi oyunu favorindir ?

En çok eğlendiğim oyun CM 03/04’tür, ancak serinin en başarılı oyunu bana göre FM 2008’dir, arkadaşla online olarak 2 yıldır sürdürdüğümüz 10+ sezonluk oyunun da bu fikri sağlamamda etkisi olabilir.


Genelde belli bir takımla mı başlarsın yoksa her kariyerinde farklı takımlarla mı denersin şansını ?

Genelde ligi 3-6. sıra arası bitirmesi beklenen bir takımı alıp bir fark yaratmaya çalışırım. Oyunu ilk oynamam(Real Madrid) ve az önce bahsettiğim 10+ sezonluk kariyer(Barcelona/Man Utd/Juventus/Chelsea) hariç hiçbir zaman bir dünya devini almadım.

Bu zamana kadar ki peki en başarılı FM / CM kariyerin nasıldı ?

FM 2008’de Beşiktaş’la 8 senede 8 lig 8 kupa 4-5 tane de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazandığım kariyer kesinlikle en başarılı kariyerimdi. Başardıklarıma en çok şaşırdığım kariyerim ise CM 03/04’te Rangers’la Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun yanı sıra Hırvatistan Milli Takımı’yla 2006 Dünya Kupası’nı aldığım kariyer.

Oyun içinde kendin bulup çıkardığın daha önce duyulmamış bir genç isim yada cevher var mı?

Menajerlik serilerinin popülerliğini düşünürsek daha önce duyulmamış birini bulmam imkansız olmalı. CM 03/04 oyununda ismini fazla kişiden duymadığım iki oyuncu vardır ama, Cesar Carignano ve Mehmet Önür. Carignano gerçi bir şekilde Betis’e geliyordu her save’de, ona göz aşinalığı olabilir. Bir de, ilk olarak CM 03/04’ü oynadığımda(Yaş 10) transfer sisteminin nasıl olduğunu en başta çözemediğim için Real Madrid’e free transfer’den forvet Branko Strupar’ı aldığımı hatırlıyorum, işte bunu CM/FM oynayan kimse yapmamıştır. İlginç bir şekilde fena da oynamıyordu adam.

Çok eskileri bilmezsin gerçi sen ama J eski topçulardan ve basketbolculardan bir favori 11 ve 5 oluştur dersek ?

Hiç izlemediklerim/İzlediklerim şeklinde 2 ayrı 11 ve 5 oluşturmak istedim, ancak izlemediğim 11’i kimsenin izleyebildiğini sanmıyorum.

Futbol:

GK: Lev Yashin / Gianluigi Buffon
DR: Carlos Alberto / Cafu
DL: Giacinto Facchetti / Paolo Maldini
DC: Franz Beckenbauer / Rio Ferdinand
DC: Bobby Moore / Alessandro Nesta
MR: Giuseppe Meazza / Ronaldinho
ML: George Best / Lionel Messi
MC: Lothar Matthäus / Steven Gerrard
AMC: Diego Armando Maradona / Zinedine Zidane
FC: Johan Cruyff / Ronaldo (Gerçek olan)
FC: Alfredo Di Stefano / Alan Shearer


Basketbol:

PG: Magic Johnson / Jason Kidd
SG: Michael Jordan / Kobe Bryant
SF: Larry Bird / LeBron James
PF: Karl Malone / Tim Duncan
C: Hakeem Olajuwon / Shaquille O’Neal

Bu ekiplerin teknik direktör ve koçları peki?

Johan Cruyff

Red Auerbach


Seninde formanı giydiğin Spor İletişim İdman Gücü ilk müsabakasını yaptı. Halı Saha ‘da ki bu maç için neler söyleyeceksin.Özellikle Serdar için kullandığın “ Beyaz Yattara” sözü halen dillerde ?

Serdar’la aynı takımda oynamak bana futbol hakkında çok şey kazandırdı. Maç sonrası da söylemiştim, bence kendisine hız, çabukluk, top sürme ve orta açma yeteneği kazandırıldığı takdirde Serdar’ın Yattara’dan hiçbir farkı yok. Forması ve gol istatistikleri zaten hazır, kalanları da bir ara halleder herhaldeJ İlk maç güzeldi, ben daha fazla maç yapılmasını isterim ancak 10 kişi olunca biraz yorulduk, 12 kişi(14 ideal aslında ama hayal gibi) olursa çok güzel olur.

Sence neden bu halı saha organizasyonu istenen düzeye ulaşamadı ? Acaba sınıfta bir uyumsuzluk , kopukluk mu var ?

Sınıfın genel olarak konuşabildiği bir ortam yok gibi. Mail grubunu 15 kişi filan kullanıyor ortalama, facebook’taki grup chat’inde çok fazla muhabbet döndüğü yok, grubun duvarına da genelde link atıyoruz. Ders arasında da ayarlanması biraz zor oluyor, ki zaten herkes başka yerde oluyor.

Peki senin gözünden bakacak olursak, spor medyasının içinde kendisine yer bulabilecek isimler acaba program içerisinde var mı ?

Ders arasında pek fazla kişiyle konuşma şansı bulmadığım için spor bilgileri ve şu anda yaptıkları konusunda bir fikrim yok. Sadece programdan birkaç kişinin zaten medyada olduklarını biliyorum, umarım istedikleri yere gelirler. Bir tek Can’la(Önduygu) bir-iki kere NBA muhabbeti yapmıştım, kendisi bu konuları iyi bilen birine benziyor ve bildiğim kadarıyla spikerlik yapmak istiyor, eğer gelecekte imkan olursa onunla maç anlatmak isterdim.

Yine klasik haline getirdiğimiz tek kelime cevapları ;

Karcı : Soyadım

Ayazağa : Vasat eğitim

Deron Williams : Liderimsi

CM 03/04 : 7 sene

Facebook : Muhabbet

Adana Demirspor : Sayarız

Son Hücum : Hayal

1992 : Sigma Olomouc

Yattara : Siyahı makbul

Juventus : Sevgi

16 Şubat 2011 Çarşamba

Röportaj Anketi

Bu röportaj olayı çok tuttu bende çok sevdim ama üzerimdeki sorumluluk ve baskı hissini azaltmak adına bir anket yaptım.Şimdi orada ki sonuca göre bir sonraki isim belli olsun.Ama kafama göre de birisini seçebilirim yani.Tamamen ankete katılımla ilgili bir durum söz konusu.( Eğer birden fazla oy verilebiliyorsa herkesin kendine yada istediği birine birden fazla oy vermesi serbesttir.)

Kubilay Adıgüzel Röportajı


Kubilay Adıgüzel ismini bizler yakından tanıyoruz ancak sayfamızı okuyan seni tanıyan veyahut tam anlamıyla tanıdığından emin olmayan sevgili Kubilay severler için bir daha tanıtır mısın?

Kisaca tanitayim kendimi. 28 yasindayim. Uludag Universitesi Isletme bolumu mezunuyum. Turizm-Organizasyon sektorundeyim ama her an spor organizasyonlarina gecebilirim temaslarim suruyor. Bekarim (Sine Buyuka'ya selam ederim)

Özellikle mail grubunda yer alan esprilerin ile adeta maillerin gidişatını belirliyorsun, bu mizahi yönün nereden geliyor ?

Aman efendim gidisat belirlemek gibi bir amacim yok. Ben sadece gruptaki insanlarin horgorusunden yuz bularak okudugum maille ilgili kendimce yorumlarimi yazmaya calisiyorum. Mizahi yonum oldugunu insanlardan duydugumda tabi ki mutlu oluyorum ama en hosuma giden sey insanlarin "seninle tanistigimda cok soguk birisi oldugunu dusunmustum" demeleri. Bunu soyleyen cok oldu. Insanlari iyi yonde yaniltmak guzel.

Bildiğimiz kadarıyla Beşiktaş taraftarısın.Takımın son günlerde yaşadığı hem sportif hem de yönetimsel zaaflar hakkında ne söylemek istersin?

Besiktas'i hicbir zaman sportif basarilarina odakli olarak desteklemedim. Cocukluktan beri basarili da olsak basarisiz da olsak mutlu ve gururlu oldum Besiktasli olmaktan. Ama yonetim artik sabir tasiran icraatlara imza atmaya basladi, Nereye kadar gider bilemiyorum

Daha taze taze yaşanan İbrahim Üzülmez’in gönderilmesi olayı ?

Yaptigi hareketin cezasiz kalmasi tabi ki mumkun degildi. Ben cogu Besiktasli gibi Delinho'nun yaninda olanlardan degilim. Ama sonrasindaki basin toplantisi hayatimda izledigim en komik basin toplantisiydi. Trappattoni'ninkiyle yarisir:)

Q7 ve çetesi mi senin için daha anlamı yoksa Metin-Ali-Feyyaz mı?

Besiktas'a verdikleri ve bize yasattiklariyla tabi ki MAF baskaydi. Ceteden henuz birsey gormedik.

İzlediğin ilk futbol maçı hangisiydi ve nasıl bir maçtı anlatabilir misin?

Bursaspor-Besiktas maciydi. Babam Bandirma'dan Bursa'ya goturmustu bizi Besiktas tribunundeydik tabi ki. Hatirladigim en net sahne Ferdinand'in mactan once yapilan saygi durusundaki goruntusuydu. Dev gibi gelmisti gozume.

Her futbol severin diğer liglerden de sempati duyduğu takımlar vardır.Hatta her ligden bir takım bile tutanlar var.Senin Avrupa ya da dünya liglerinde sempati duyduğun takımlar var mı?

Cok yakindan takip ettigim bir takim yok aslinda ama her ligde ucundan sempati besledigim takimlar var. Tottenham, Barcelona, Lyon gibi...

Futbol dışında ilgilendiğin sporlar nelerdir?

Badmington, Pentatlon, Sutopu diger ilgilendigim sporlar demeyecegim tabi ki.. Ben futboldan baska bir sporu cok yakindan takip etmeyip tadina bakanlardanim.

Peki neden spor iletişimi programında olmak istedin.Gazetecilik mi , televizyon mu yoksa Türk futbolunun eksiği olan profesyonel yöneticilik miydi seni çeken ? Hedefin neler ?

Aslinda spor iletisimine gelisim tamamen tesaduf oldu. Cenevre'de sevgili dostum Sepp ve Senes Abi'yle gol cizgisi teknolojileri uzerine bir toplanti yaparken telefonum caldi. Arayan Bagis Erten'di. Numarami nerden bulmus bilmiyorum. Bu yil spor iletisimi programina biraz marka degeri kazandirmak istiyoruz o yuzden sen de katilirsan cok mutlu oluruz dedi kiramadim tabi. Hedefimde iyi bir spor yoneticisi olmak var ve bu konuda da umuyorum ki onemli bir adim atacagim cok yakin zamanda.

Sence gerçekten Türk futbolunda özellikle yönetici bazında eksiklikler var mı?

Turk futbolunda futboldan gelen kisiler haric herkes yoneticilik yapti bugune kadar. Ben artik yoneticilik koltuklarinin futboldan gelen kisilere birakilmasi gerektigini dusunuyorum. Bayern Munih modelini cok begenirim mesela.

Röportajlarımızın iskelet sorusu olarak ; sana bir kanal ve format serbestliği verilseydi hangi kanalda hangi formatta bir program yapmak isterdin ?

Futbol hikayeleri iceren bir program yapmak isterdim. Sadece Turkiye'yi gezerek Futbol Mundial TR tadinda bir program olabilirdi.

Özellikle dil bilgisi konusunda hassas isimlerden birisin.Mail grubunda ve diğer tüm alanlarda neredeyse herkes senin korkundan özellikle –de –da yazımlarına ayrı bir özen gösteriyor.Program öncesi de bu takıntın var mıydı yoksa bizlere mi garezin ?

Bu konuda bana kizan varsa ozur diliyorum ama ben bu -de -da olayina kendimi bildim bileli takigim.

Peki isminle ilgili yaşanan sıkıntıya gelirsek, Kubiş, Kubilay lay lay. Nedir son durum herhangi bir dava süreci var mı devam eden yoksa bunu kendi kanunlarınla mı hallediyorsun ?

Ben askerde ismimi soyleyemeyip Kubarya diyenini gordum! Kubis, Kubilay lay lay ne ki...

Tekrar programa dönersek.Kendine örnek aldığın spor medyasından bir isim var mı ?

Ugur Meleke. Ama ben o kadar ciddi olamam hicbir zaman :)

Senin için bu program sonunda hayalinde ki işe giremesen bile bu ortamın sana kazandırdığı bir şeyler olduğunu düşünecek misin ?

Oncelikle -ki ayri degil :) Bu ortama girdigim icin cok mutluyum. Her derse gelisimde iyi ki girmisim diyorum. Birbirinden guzel insanlar tanidim.

Bildiğim kadarıyla herhangi bir blogda yazmıyorsun. Hem spor medyasında yer almak isteyip hem de blog yazmamak çok enteresan.Özellikle mi yazmamayı tercih ediyorsun yoksa yazı konusunda kendini mi yeterli bulmuyorsun ?

Aslinda bir internet sitem var. 3 ay oldu acali. Ama isten gucten yazamiyorum. En yakin zamanda daha aktif bir sekilde kullanmaya baslayip takip etmeniz ricasiyla paylasacagim sizlerle.

Bir ara halı saha turnuvasını organize eden adam olarak ortaya çıktın ancak daha sonra hiçbir adım atmadığın söyleniyor.Hatta maç davetini bile kabul etmemişsin.Bu iddialar hakkında ne söylemek istersin?

Halisaha isi pek kafamda dusundugum gibi gitmedi. Bu kadar cok futbolu seven adam, iki tane takim kuramadik arkadas! Hevesimi kacirdiniz...

Mail grubunda , Bağış Erten’in görevlendirmesi sonucu maç başlıkları toparlama işini yapıyorsun.Buradan yola çıkarsak bu zamana kadar en ilgini çeken isim kimdi ? İleride, evet bu isimler bu sektörde bir yerlere gelecek dediğin birileri var mı?

Dost aci soyler. Ben dahil henuz bir tane basarili baslik atan goremedim. Ama donanimi cok iyi olan arkadaslar var. Mesela Rafet bilgi acisindan cok iyi. Baris'in cevirmenligini hepimiz gorduk roportaji yapan adamdan daha fiyakali su an :) Cetin Cem zaten sektorun icinde birisi olarak cok daha iyi yerlere gelecektir. Dicle de iyi bir televizyoncu olacak ve ben de cocuklarima kendisini gosterip "Bu kiz var ya geri pas kuralinin sonradan kondugunu bilmiyordu simdi tozunu atiyor ortaligin helal olsun" diye anlatacagim. Ayrica Berk'in de moderatorlugunu begeniyorum :)

Bağış Erten demişken, aranızda enteresan bir yakınlık var. Bazı kaynaklara göre seni yetiştirdiği gelecek programlarda Onur Erdem’in yerine geçeceğin söyleniyor.Ancak henüz saç, sakal ve rock müzik kültüründe eksikliklerin olduğu için seni yetersiz buluyormuş.Bu konuda neler söyleyeceksin?

Ben Onur Erdem'e alternatif olarak Anadolu Rock ile bir yerlere gelmek istiyorum. Haluk Levent ile bir duet uzerinde calisiyoruz

Aşağıdakiler senin için ne ifade ediyor tek kelime ile cevaplar mısın ?

Bağlaç : baglac DA ne KI?

Pratik Dersi Ödevleri : Geri Sayim

Halı Saha Turnuvası : Hayal Kirikligi

Mor Renkli Beşiktaş Forması : Sifo Mehmet

İpek Atkı : Sadece Bandirmastore'da

Adana Demirspor : 10-0 :)

Snooker : belki de snookmaz kimbilir :))))

Uludağ : Kantin

Mustafa Taha : Zor adam

Twitter : Yenisiyim

Röportaj Serisi Vol 2

Dicle Bağcı ile başladığımız ve büyük ses getiren röportaj serimize şimdi de Kubilay Adıgüzel ile devam ediyoruz. Kendisiyle gerçekleştireceğimiz röportajda spor dünyasından medya dünyasına, mizah kariyerinden taraftarlığına, ve durduk yere yaratacağımız polemiklere kadar ne ararsanız bulacaksınız. Bir kaç gün içinde (belki bugün bile) röportajımız sayfamızda olacak. Bizi özleyin anacııım baaay (Olacak O Kadar vardı eskiden, ne güzeldi.Dicle, Batuhan filan bilmez bunu)

15 Şubat 2011 Salı

Dicle 'den Hedef Gösteren Açıklamalar

Batuhan Karcı medya dünyasından önemli isimlerin yakın arkadaşı olarak biliniyor.

Dün KadirHasSporİletişim Haber Merkezimizce yapılan röportaj kamuoyunda büyük ses getirdi. Ancak dikkatler Dicle Bağcı'nın sınıf arkadaşı Batuhan Karcı'yı hedef gösteren açıklamalarına çevrildi. Soyisimlerinin son hecelerinin aynı olmasında mı , yoksa bilinmeyen başka bir sürtüşmeden dolayı mıdır bilinmez kendisi hatırlayacağınız gibi Batuhan için şu açıklamaları yapmıştı ; Şimdi yeni hedef olarak Batuhan’ı (Karcı) gösteriyorum bu arada, o benden iki yaş küçük biraz da onun üzerine gidin :)

Konuyla ilgili görüşmek istediğimi Batuhan Karcı ise önümüzdeki günlerde geniş bir basın açıklaması ile bu cümlelere gerekli cevabını vereceğini muhabir arkadaşımıza bildirdi. Program koordinatörü Bağış Erten'e yakın kaynaklardan aldığımız bilgiye göre de Erten'in ikiliyi takipte olduğu ve haksız bulduğu ismin program ile olan sözleşmesinin feshedileceği söylentiler arasında.

KHSİHA - Serkan Akkoyun / ADANA

14 Şubat 2011 Pazartesi

Dicle Bağcı Röportajı


· Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkür ederiz ve röportajların klasik sorusuyla başlayalım.Kimdir Dicle ?

1991 Ceyhan doğumluyum. Üniversiteye kadar orada yaşadım. İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. Eurosport’ta staj yapıyorum ve senin de bildiğin gibi Kadir Has’ta Spor İletişimi Sertifika Programı’ndayım :p

  • Sporla olan ilişkin nasıl başladı peki.Daha önce yaptığın yada halen yapıyor olduğun sporlar var mı ?

Kendimi bildim bileli birçok spor dalını izlerim. Özellikle futbol ve Formula 1 izlemeye çok küçük yaşlarda başlamıştım abim ve kuzenimden dolayı. Üç yıldır da tenis oynuyorum.

  • Etrafına sezdirdiğin havada azılı bir Galatasaray taraftarı olduğunu görüyoruz.Sen de aileden Galatasaraylı mısın yoksa seni bu takıma aşık eden bir çıkış noktası nedir yani Galatasaraylı olmanın hikayesi nedir ?

Azılı derken? :) Pek bi hikayesi yok, kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım evet. Ama itiraf edeyim, bir ara babam evdeki tek Fenerbahçeli diye çok üzülmüştüm. Yalnız kalmasın diye Fenerli olmuştum ben de ama altı yaşımda falandım. Sonra baktım olmuyo böyle, aklım diğer tarafta, babamı tekrar yalnız bırakıp Galatasaray’a döndüm :)

  • Okul hayatında başarılı bir öğrenci misindir? Okuduğun bölümü severek mi okuyorsun ?

Çok parlak bir öğrenci olduğum söylenemez. Her ne kadar ara ara bırakmayı düşünsem de bölümümü kısmen seviyorum ama, sözel derslerin ağırlıkta olması beni zorluyor. Sanırım sayısal konularda biraz daha iyiyim. Onun dışında sürekli projelerle uğraşmak yorucu olsa da çok eğlenceli.

  • Adana senin için ne ifade ediyor ?

Yuva. Çok büyük bir parçam orda kaldı. Bu yüzden ondan asla kopmayacağım.

  • Peki İstanbul?

İstanbul tutku demek! Lisenin başından beri bir İstanbul aşkı almış gidiyordu başını, “Yakışmaz mı İstanbul bize” diye şarkılar söylüyordum ortada :) Sonunda kavuştuk birbirimize ve benim onu bırakmaya hiç niyetim yok.

  • İstanbul’da senin için özel yerler nereler, nereler de olmaktan keyif alıyorsun ?

En özel yer Galatasaray Lisesi yanındaki Ara Cafe’dir benim için. Kendimi inanılmaz kötü de hissetsem, eve kapanmak da istesem aklıma orası geldiği anda hiçbir güç tutamaz beni. Sıcak kakaosu hemen kendime getirir. Onun dışında Bebek’i çok seviyorum. Bir zamanlar Spor İletişim yokken haftasonları kahvaltıları orada yapardım genelde.

  • Gelelim Harry Kewell, Ufuk Ceylan ve Gerard Pique konusuna J Sözü sana bırakıyorum.

Çok ağır bir konuya geldik tabii :) Biricik rockstar’ımız Guti’yi de unutmayalım bi de! :) Bu dört adam benim için, “iyi ki futbolu seviyormuşum” dedirten, kişilikleri, karizmaları ve oyunlarıyla çok sevdiğim insanlar. Hepsi sahadayken güven veriyorlar bana. (Ufuk dahil evet) Ayrıca hepsinin modayı yakından takip etmesi de süper!

  • Shakira ne yapmış olabilir de Pique’nin kalbini çalmayı başarabilmiştir ?

İnan bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum! Günlerce 1.50’lik bir kadının 1.90’lık Pique’yi nasıl tavladığını düşündüm desem? Üstelik Shakira ondan on yaş büyük!

  • Kadir Has Spor İletişiminde ki ortam beklediğin gibi mi yoksa daha farklı bir ortam mı hayal etmiştin ?

Aslında tahmin ettiğim ortam da tıpkı böyleydi. Herkes gayet iyi, esprili. Sadece her saniye futbol konuşulmazsa daha mutlu olacağım :)

  • Hafta sonu tam uykunun en güzel olduğu saatlerde kalkıp eğitime gelmek zor geliyor mu ?

İşin aslı hafta sonları gelsin diye bekliyorum hep ama, yatma konusunda sıkıntılı bir insan olduğumdan sabahları gitmesem mi diye düşünmüyor değilim. Ama çok mecbur olmadıkça ekmiyorum dersleri..

  • Özellikle derslerde kadın/bayan konusu açıldığında bir gerginlik oluyor. Nedir kadın ya da bayan denmesinde sizleri bu kadar rahatsız eden şey ?

Şöyle açıklayayım. Bayanın karşılığı baydır, kadının karşılığı ise erkek. Biz karşı cins için erkeği kullanıyorsak, onun tam karşılığı olan kadın demeliyiz bizler için de. Erkekten bahsederken de “bay” derseniz, belki bu kadar sorun etmeyiz de. Ama maalesef ülkemizde kadın kelimesi, cinsellik anlamında bazı yerlere çekildiği için bu ayrımcılık bizi iyice sinirlendiriyor.

  • Şu ana kadar en sevdiğin ders ya da dersler hangileriydi ?

Bağış Abi’nin dersleri öğretici oluyor, onu seviyorum. Onun dışında Mehmet Demirkol’un hastası olduğunu belirtiyorum her seferinde, o da çok keyifliydi. Son olarak da bu haftalarda gördüğümüz Barış Kuyucu’nun dersleri çok eğlenceli ve öğretici geçiyor.

  • Sınıf içerisinde dikkatini çeken isimler var mı ? Evet bunlar da iş var bunlar bir noktaya gelir kesinlikle dediklerin ?

Birisi dikkat çekmek mi dedi? Tabii ki Berk Üstün! Şaka bi yana, isim vermeye gerek yok, aramızda çok yetenekli ve bu işi gerçekten çok seven bir sürü insan var. Birçoğunun iyi yerlere geleceklerinden eminim.

  • Tekrar spora dönersek. Futbolda geri pasın olduğu dönemler , Voleybolda servis geçmeli zamanların olduğu dönemler senin için neler ifade ediyor J ?

Evet bu konulardan çok muzdaribim, herkes çok üstüme geliyor :( Yetişemedim hiçbirine, yaşım tutmadı, ama araştırdım öğrendim! Şimdi yeni hedef olarak Batuhan’ı (Karcı) gösteriyorum bu arada, o benden iki yaş küçük biraz da onun üzerine gidin :)

  • Eurosport stajı nasıl geçiyor , haber yazarken “bu haberi Kubilay da okuyacak şu –de –da lara dikkat edeyim” diyor musun ?

Eurosport inanılmaz eğlenceli, öğretici bir ortam benim için. Herkes o kadar iyi ki, başka bir yere gitsem kesinlikle bu kadar ilgilenmezlerdi eminim. Çok şey öğreniyorum oradakilerden. Ayrıca sadece Kubilay değil, emin ol –de/-da olayına ben de dahil bütün Eurosport ailesi takık durumdayız :) Buradan mesajı da verelim hatta; bağlaç olan –de’ler ayrı yazılır!

  • Kendine örnek aldığın bir televizyoncu, gazeteci var mı?

“Ben büyüyünce Banu Yelkovan olcam” derim hep, yeterli mi J

  • Bu sektörde ilgini çeken ne oldu peki bambaşka işler yapmak varken neden spor medyası ?

Aslında gerçekten bilmiyorum! Bu ilgimi duyan herkes önce bölümümle olan ilgisizliklerine takılıyor. Ama spor benim için gerçek bi tutku, keyif. Kariyerimle ilgili tek düşüncem medya da değil bu arada, bir şekilde sporun içinde yer alabileceğim her işi severek yaparım. (ne iş olsa yaparım gibi oldu ama aynen öyle!)

  • Eğer önüne bir kanal ve bir program serbestliği verilseydi hangi kanalda nasıl bir formatta program yapmak isterdin ?

Kanal adı vermeyeyim, nolur nolmaz . Bilenler var mı bilmiyorum ama “kickette” tarzı bir şeyler hoş olurdu :) Blogumdaki gibi sporun magazin tarafına da kaymak hiç fena olmazdı.

  • Blog yazarlığı da yapıyorsun aynı zamanda.Blogların spor medyasında hatırı sayılır bir yeri var-dı.Sanki şimdi eski enteresanlığını yitirdi gibi sen ne düşünüyorsun?

Çünkü çok fazla blog var ortada ve hepsi birbirinin aynısı. Herkes maç bitince yazsını yazıyor, transferleri değerlendiriyor. Ama aradan sıyrılanlara dikkat edersek, mutlaka farklı bir yorum var içlerinde, birisi genç futbolcu keşfetmeye çalışıyor, birisi biraz afacan bir dille yazıyor, birisi de futboldan farklı bir spor dalında eğlenceli yazarak dikkat çekiyor. Ben de kendi blogumda biraz magazin tarafına kayıyorum işin, çok okunayım diye bi hırsım yok ama yazarken çok eğleniyorum, okuyanlar da eğlensin istiyorum.

  • Biraz spor dışı konulara geçersek, en son izlediğin film neydi ?

Filmler konusunda çok cahil bi insanım! İki saat aynı salonda durup aynı ekrana bakabilmek çok zor benim için, sıkılıyorum! O yüzden tam hatırlamıyorum ama Eat, Pray, Love idi sanırım.

  • Türk dizileri ya da yabancı diziler arasında bir ayrımın var mı ? Özellikle takip ettiğin diziler ?

Hüzünden, kederden, ağlaklıklardan sıkılan her insan gibi Türk dizilerine pek takılmıyorum ama bir Muhteşem Yüzyıl var yani :) Onun dışında vakit buldukça Gossip Girl ve How I Met Your Mother izliyorum.

  • Kitap okumanın hayatındaki yeri nedir ?

Geçen yıla kadar 600 sayfalık kitapları iki gecede bitirecek kadar kitap kurduydum ama, son zamanlarda hem zamansızlık, hem de internette fazla vakit geçirmenin etkisiyle sanırım, çok seyrek kitap okuyorum.

  • Twitter senin için ne ifade ediyor ?

İnanılmaz çok şey öğrendiğim eğlenceli bi’ ortam! Ve çok ilginçtir ki bana şahane arkadaşlar da kattı..

  • Tek kelimeyle cevap vermen gerekirse ;

  • Mail Grubu : Yoğun!

  • Blackberry : Yorucu.

  • İTÜ : Akılalmaz

  • Ceyhan : Yuva

  • Trabzonspor : Serdar!

  • Liverpool : Alone!

  • Küçük Harfler : Cici blog!

  • Shakira : Hobbit

  • Adana Demirspor : Şırdan J

  • iddaa : Başarısızlığım!

  • Cristiano Ronaldo : İtici

  • Wozniacki : Rüküş